27 Aralık 2016 Salı

Hayal Etmekten Vazgeçme!

Güzel bakan bir çift göz sadece..
Bunlarla gelsen yeter bana.
Minnet sebebim olacaksın.
İçten bir sevginle;
Hayatta besleyemediğim tüm o güzel hisleri biriktirdim yıllarca.
Sana teslim etmeye bekliyorum.
Haydi gel artık;
En tatlı belam ol.
Sevme sebebim..


26 Aralık 2016 Pazartesi


Gözlerimin uzağa daldığına bakma, içimin ırağındayım. İnsan bazen geç kalıyor.
Bir çaya, birine.
Bazen de birbirine...
Erteleyip duruyor sevmeyi de sevdiğini söylemeyi de. Oysa öğrenmemişmiydik;
"Seven sevdiğine, sevdiğini söylesin."
Neydi o halde geç kalmalarımıza sebep?
Ya ertelediklerimize döndüğümüzde bulamazsak yerinde?
Öyle ya ettiği duaları bile değişirken insanın.
Sen geçersin,
İnsan geçer,
Dünya birgün dönmekten geçer..
Sevda bile bazen geçer.
Gözleri nemlenmeyen ve seviyorum demeyen her sevda birgün geçer.
Nefesini de alır, dualarını da alır gider.

22 Aralık 2016 Perşembe

21 Aralık 2016 Çarşamba

İkili İlişkiler genelde atesde kaynayan suya benzer.
Denge de tutabilmek için hem suyunu hem atesini ayarlamak lazım. Isındıkça fokurduyor hisler, fokurdadıkça taşıyor. Taşan hisler bazen hüzünlü bazen meşkden bazen özlemli..
Ateşi sönen suyun, buharında kaybolan hisler..
Dinginleşiyor, duruluyor..
Yavaş yavaş soğumaya istekli..
Ne atesi olan bir su,
Ne nefretten doğan bir sevgi..
Ne alışkanlıģın verdiği özlem kalıyor.
Pişkinli(ğiniz)k her daim baki.

20 Aralık 2016 Salı

Tokat'ın taşlı yollarından göç eden bir ailenin en küçükleriyim ve evin tek kızıyım.(Laf aramızda hayat dramam o zaman başlamış.)Gıcırtılı bir yatak da umutla yeniden deneyim edilmiş biriyim.Annem babamı beklerken, babam sevim(li)siz kızının gelişine hastaneyi ayağa kaldırmış. Her kadına nasip olmaz böylesine olay yaratacak dünyaya geliş. Hoş gelmekle bitmiyor insanın çilesi. Eminim hepiniz her doğum tarihiniz de kendinize sormuşsunuzdur "neden geldim dünyaya?" diye. Bende sordum kendime defalarca kimseye nasip olmayan ama bana nasip olan neydi bu hayatta? Neydi beni ben yapan şeyler. Birbirine benzemeyen, benzer duygular taşıyan insanlar arasında farklı olan hislerim neydi? Sorular sorular.. Bitmek bilmeyen sorular.. Mutlu çocukluk beklemiyorsunuz değil mi? Şansızlik bizde ata sporuyken. Kaç yalan gülüş sığdırdım ömrüme bilemezsiniz.. Kaç ölüm gördüm, kaç vedalar sığdırdım kabullenmesi zor olan yufka yüreğime. Tamam duygusalım ondan bu şikayet vari sözlerim.
Neden yanımda değilsin dediklerime;
Allah'ın belası derdim.
Neden yalnız sabahlıyorum denize karşı?
Gün doğarken ve batarken manzara neden sadece beni duygulandırıyor?
Neden artık bırak hatırlamayı halimi soran dostlar yok?
Neden üflediğim tek şey sorunlardan arta kalan sinir bozukluğu.
Dilek bile dileyecek takatim yokken..
Bugün benim doğum günüm, bütün iyi dileklerim sizin olsun.
Ne dilediğinize dikkat edin yeter.

11 Aralık 2016 Pazar

Sahi ne yapıyor bu hayat bize böyle?
Nasıl bunca şeye sahipken bu kadar bıkkın olabiliyoruz? Sahip olduklarımızın içine birer birer nasıl sıçıyoruz böyle? Kaybederiz diye elimizde tutmaya çalışırken ona bakmayı unutuyoruz..
Nasıl kirli seviyoruz?
Ve nasıl kendimizi pirüpak görüyoruz bu denli? Beraberinde doğduğumuz her bir güzel duygunun yerine keyfimizi kaçıracak hisleri nasıl yerleştiriyoruz? Minicik kalplerimize koskoca nefret duygusunu nasıl sığdırabiliyoruz?
Saçmalıyoruz,
Büyüdükçe, sevdikçe, eskidikçe..
Olgunlaşmıyoruz.
Hayır;
Her geçen gün büyüttüğümüz tek şey kibrimiz oluyor.. Büyüdükçe sevmekten korkar, söylemekten nefret eder hale bürünüyoruz.
"Yalnızlığımız hep bundan işte.."
Yalanın, dolanın, hilenin, entrikanın olmadığı samimiyeti sevgiyi iliklerinize kadar işleticek güzel bir film.
Mısırlar sizden..
İyi seyirler.
"Bizim Aile"

Bizim Aile, başrollerinde Münir Özkul, Tarık Akan, Adile Naşit ve Itır Esen'in yer aldığı, 1970'lerdeki geniş kadrolu Arzu Film.



8 Aralık 2016 Perşembe

Neye göre ve kime göre iyiyiz bu hayatta? iyi olmak için birilerinin bildiklerini doğrulamak mı lazım? Kendi doğrularını savunup uğruna kavgalar ettiğin zaman "zavallı" mı oluyorsun? Neden inat ederiz? İnat dediğin şeyi kimden öğrenmişiz yani? Bazen körü körüne ve onun haklı olduğunu bile bile kendi gerçeğimizde diretiriz. Hakli çıkmak bizim için o anlarda her şeyden daha önemlidir.
Sırf bu yüzden inadından daha çok sevdiği biri lazım insana, "Başlarım böyle işe!" deyip bildiklerinden vazgeçebileceği..

6 Aralık 2016 Salı

İnatçı olduğumu söylemiş miydim?
Keçi sizsiniz!
Ben sadece bildiğimi okuyorum;
Duyanlara duymayanlara..

4 Aralık 2016 Pazar


Güneşin batışını izlemek harika.
Deniz uzerine yakamoz gibi düşüyor.. Sanırim fotoğraf makinası alma zamanı geldi. Sevdiğin, beğendiğin anları ölümsüzleştirmek gerek..

3 Aralık 2016 Cumartesi


Kısa bir filme ne dersiniz?
Keyifli izlemeler..
"Benim hala umudum var, yarınlar güzel olacak."
Sıkı sıkı sarıl bana ve her şeyin aslın da çok basit olduğunu söyle.. Sadece biraz kafan karışmış ondandır bu içinden çıkamayacağını sandığın kabusların de. Sen bu değilsin aslında, çok daha çözülesi hayat, korkma de... Ya da sen gel bir.. Bana de ki düşünme.. Ya birlikte düşünelim, birlikte omuzlayalım ya da sen de düşünme.. Gözlerinden anlarım seni de bana. Sözler uçuveriyor dudaklarından döküldüğü anda.. Sen kırgınlıklarımı ve takdirlerimi dillendir. Benimle olmanın sana aşk kattığı zamanların ötesine geçelim, sadece huzur versek yeter bana.. İstediklerime ulaşamadığımda küçük bir çocuk misali kızıp her şeye küsen kalbimi nazlandır biraz, ne kaybedersin ki? Gurur aşktan daha yıkıcı... Aramızda ona yer olmasın, gerek var mı? Evet bence de yok... Ellerimi sıkıca tut, kaçmama izin verme.. Korkularıma yenik düşüp seni de esir edersem kendime kurtar beni esaretimde.. Sensizlikden, cümlelerimden... Hayat her birimiz için bu kadar merhametsizken sen merhametim ol.. "Seni seviyorum" demek pek kolay artık. Sen söylemek zorunda değilsin... Bana her baktığında sevdiğini haykıran gözlerinle gel yeter.. Kalbim eğer sadece kan pompalayan basit bir organsa sen görev sebebi ol. Ol ki hayallerimde ki kadar renkli olsun hayat.. Kalbimdeki kelebeklerin yaşadıkları bir gün dahi olsa, hakkını verecekleri heycanları ol... Ol ki; hayat korkulmayacak kadar basit olsun aşıklara..
Kalbime kaçan bu heycana kelebek ismini vermelerinin sebebinin ömrünün kısa oluşuna yormalıydim en başta..
Çok heveslenmezdim belki böylece...


29 Kasım 2016 Salı

Gözümü her kapadığımda ordasın sanki, nasıl bir eksik hissetmek ki bu tarif edemiyorum. En güvendiğim şey cümlelerimken seni anlatamıyorum. Tatsızım aslında, etrafım da gülücükleriyle sevişen insanlardan haz etmeye çalışıyorum. Neden beceremediğimi de bir türlü anlamıyorum.
Kandırılmadım...
Kanmaya ihtiyacım vardı,
Haddinden fazla kanadım.
Üzüntümün sebebi yağmurlar,
Sen aldırma..
Tutkunum sana!.


26 Kasım 2016 Cumartesi

''Her seçim bir vazgeçiştir, her vazgeçiş bir kabulleniştir, her kabulleniş bir şeyleri kaybetmektir ve kaybetmek insanı kendine getiren şeydir. Bir seçimin sonuçlarını iyi belirlemek gerekir çünkü sonuç değişmez. Ya kazanırsın ya kaybedersin. ''

Ahmet Batman / Soğuk Kahve




23 Kasım 2016 Çarşamba


"Bir sen vardın, birde rüzgar..
  Herşeyimdin bir zamanlar."
Yanlış olduğunu bile bile istediklerimiz vardır, karanlığın çekimi der ya bazıları. Olmayacağını bilir ve oldurmak için didiniriz. Olmadıkça üzülür, daha çok hırslanırız ve bir süre  sonra aşk yerini kör bir hırsa bırakır; elde edince sönen bir hırsa..
Aşktan çok uzaklaşmışızdır.
Geri dönüş yolu hep cebimizde taşıdığımız bir " B planı" yken, tertemiz bir kalple ileri bakmak o kadar zordur ki, artık bir seçim yapmak zorundayızdır...
Ya geçmişle bağlarımızı koparacak ve önümüze bakacağız ya da hatıralarla yetinmek zorunda kalacağız..
Zaten en zoru hep seçimler, iyi yada kötü, karar verdikden sonra büyük bir yük kalkar insanin kalbinden..
Sonuçlarına katlanmak dahi, karar aşamasındaki buhrandan daha kolaydır..
"Senden sonra bende bittim."

22 Kasım 2016 Salı

Beni kesin leylekler getirdi.
Yüreğimde ki göçebeliğin baska bir açıklaması olamaz. Son zamanlar da bir kırgınlık var. Mevsimsel değil bu üşümelerimin sebebi.. İşin aslı hayatımın her alanın da, bir eksiklik var..
Heyyy!
Memnuniyetsiz değilim, sadece aldığım tad bok gibi.


20 Kasım 2016 Pazar

19 Kasım 2016 Cumartesi


Bir işi yapmak, şekil vermek ve tadını tutturmak kadar zor degil.
Hoş ben ve hayatımı düşünürsek herşey şekilsiz..(:
Yine de çok şükür.
Gündüz ne kadar sıcaksa, geceleri bir o kadar soğuk oluyor..
Siz siz olun umutlarınızı sıcak tutun.Buz tutmuş herşeyin erimesi zordur. Sabaha uyandığınız da yüzünüzden tebessüm eksik etmeyin. Kim bilir belki bir çicek yeşerir, belki suyun tadı değişir, belki kavusmaz denilen dağlar birlesir, belki bir çığ büyür, belki denizler dalgalanır, belki gülüşünüze rüzgarlar şah'lanır.Bu gece sıcak bir umutla uyuyup, yarınlarımı gebe bırakmak istiyorum herşeye herkese inat..
Iyi geceler..
Beni okuyan gözlerinize sağlık.
Ne kadar güçlü gözükse de insan, pamuk bir kalbi var. Her daim incinmeye meyilli.. Belli bir yaşı geçen insanlar da çok sık görülen hastalığıdır "alınganlık". Hiç anlam veremiyorum bu duruma. En önemsemediğimiz şeyler bile bizi üzebiliyor. Bu saçma ruh hali hayatta alıkoyan bir durum halinde hızla devam ediyor. Bir boşluğumuz var yeri bir türlü dolmayan.. En saf sevgilerimizi sömüren böceklerin yaşattığı psikoloji bozukluğu. Kanımızı emen kötü vampirler..
"Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum"

15 Kasım 2016 Salı

Bir gün bana sevmekten bu kadar ürkeceğimi söyleselerdi, yapabildiğim o en güzel şey için kahkahalarla gülerdim biliyorum. Bir de şimdi bakınıyorum çevreme, hayretler içersinde merhametsizlikleri izliyorum."Kötü" olmak ne kadar gerçekmiş. Küçükken dinlediğimiz hikayelerden o kadar bağımsız ki gerçekler. Bazen tuttuğum tüm hayatları, sevdiğim tüm ruhları elimden bir bardağa fırlatıp atarcasına atasım geliyor. Kurtulmak için, kırmak için, intikam için belki de...
Yaşadığım her şey beni sana getirmek için hazırlanmış büyük bir oyunun parçasıydı.Her basit geliş, aslolan senin gelişinin kıymetini bilmem ve her gidiş bir gün gittiğinde buna hazır olmam gerektiği için ögretildi bana.

12 Kasım 2016 Cumartesi

Sadece bir saniye içinde buhranın peşi sıra sürüklenip, kendimi koca bir kaosun ortasında buluyorum..
Kayboluyorum..
Yok oluyorum.
Sadece bir saniyeyle kendimi unutuyorum, amansız bir  hastalığa düşmüş gibi..
Belki bir zehri kasten içmiş gibi.
Hayırlı hafta sonları.

10 Kasım 2016 Perşembe

"Seni çok özlücem sevim'siz hayalim."

Sevgi gerçekten "ana"a mı ait? Çalınan "an"ların  bütünü sana odaklanmışken senin o  kimseye güvenmem sevgi gelip geçici "an"lık bir duygudur felsefenin bedelini kim ödeyecek? Birlikte güldüğümüz anları koyuver gitsin, hıçkırıklarla ağladığım anların hesabını kime yazayım? Giderken ödetmek var mı öyle?


5 Kasım 2016 Cumartesi

Ne şahane bir hafta sonu öyle..
Tam olarak mod'um böyle olsa da yapmak istediğim, yağmura inat bisiklet sürmek çocukluğumda ki gibi..
Hadi ama yeterince duygusal bir dönemden geçiyorum.Belki de kısalması gerekiyor saçlarımın..
Oysa hiç kıyamadığım.
Hem tamamen kandırmaca sihirli eller..Uzatırken çektiğin cefayı, sefa yapamıyor.
Ya da giyinmeli kuşanmalı ''özel'' birisi için. Güzel kokular sürmeli, ne bilim bir çift kelamına, selamına ermelli..
Tamam kestik!.
Oynayamıyorum anlıyor musun?
Çünkü bu benim için yazılmış bir test olamaz..
Hiç bir şey tat vermiyor..
Ve ben bütün renklerimi kaybettim.
Bir gülüşüm kaldı, bir de bir çift gözlerim mutluluğa resim.

Bana çocukluğumu verin; soğukta yalın ayak gezen üşüyen ellerimi,kızaran burnuma inat mutlaka girdiği her evde yemek saatini yakalayan beni, sobayı yakmak için yüzüne is bulaşmış annemi, hafta sonları zar zor gördüğüm babamı, okuldan kaçan kardeşlerimi verin..
Yeniden yazalım herşeyi.



3 Kasım 2016 Perşembe

Soguk ama, sıcak esintili bir gecedeyim.
Yaşadığım yerden epey de uzağım. Yani senden...
Yalnız kalmaya aşık oldum galiba, yalnızken düşünmek o kadar gerçekçi ki... Kök salmış gibisin yüreğime.
Bazen seni gerçekte görür gibi oluyorum. Saçlarımı okşuyorsun hem de nasıl.. Birilerini bana kıçını dönmeye öyle alıştırmışım ki, gülümseyen yüzlere yabancılaştım.. Belki de sadece inanmıyorum artik eskisi gibi... " Gel benimle"lere..
Aslında artık gelmesen de olur.
Galiba yokluğunu daha çok seviyorum.


29 Ekim 2016 Cumartesi

Yani birini seviyorsam ve benimle olmuyorsa, neden bir başkasıyla mutlu olmasını dileyeyim ki? Bu kadar fedakar olmak zorunda mıyım? Ben beni neden sevmedi diye hayıflanırken adamın hayatında mutlu olmasını, biriyle uyanmasını, gülümsemesini falan neden isteyim? Birini kendinden çok seversen öyle olurmuş..
Neden birini kendimizden çok sevdiğimiz yanılgısına kapılmaya dünden hevesliyiz onu da anlamam zaten. Aksini ne kadar idda etsek de, her zaman içimizde kendini her şeyden önde tutan ama ara sıra dinlediğimiz bir benliğimiz var, dolayısıyla benimle mutlu olmayı beceremediysen sevgilim, senin için başkalarıyla dojazı yüksek saadet dilemeyeceğim hiç kusura bakma!


23 Ekim 2016 Pazar



Fazla uzaklaşmış olamazsın bence..
Iyisi mi sen geri dön, hem üşenmiyor musun cidden? Yeni bir hayata başlamak... Biriyle yeniden tanışmak, kafanın ütülenmesi, mecburi gece konuşmalarından.. Sinirlendiğin de gözlerini fazladan kırpmanı doğal karşılaması falan.. Sonra kendini tanıtmak için harcadığın onca zaman ve enerji... Kapris de çekeceksin bol bol, ilk zamanlar epey koşturacak belki peşinden, belki kendine alıştırıp gidecek tıpkı senin yaptığın gibi... Ne gerek var be? Bura da hazır ben duruyorken.. Bunca zahmete ne gerek var?
Gel bak nasıl güzel seveceğim seni...


18 Ekim 2016 Salı





Her gece birileri faili olarak içtiği  içkileri sebep gösterip eski sevgilisine " Seni rüyamda gördüm, iyi misin?" mesaji atıyor ve aynı gece birileri "Bugünü de yalnız bitirdim, ama uyumaya hazır değilim, ne yapsam? Kiminle konuşsam? içgüdüsüne yenik düşüp rehberini kontrol ediyor. Her saatte birileri aynı anda gökyüzüne bakıyor ve " Bu neden benim başıma geldi?" diyor ve ekliyor; "Sitem etmiyorum ama... Neden ben yani?"
Dakika da birileri sevgilisinden ayrılıyor ve  kendini abur cubura bırakıyor. Her saat başı birileri eski sevgilisinin bulunduğu şehirde daha fazla yaşamayacağını düşünüyor ve başka bir şehre taşınıyor.
Her pazartesi milyonlarca kişi  diyete giriyor ve her salı binlercesi diyeti ertesi pazartesiye erteliyor.
Her gün zararlı oluşunun su götürmez bir gerçek olmasına rağmen fast food çılgınlığı katlanıyor.
Her dakika binlercesi sevgilisine geç cevap verdi diye trip atıyor ve aynı dakika içerisinde sevgili yoksunluğu çekerken binlerce kişinin ahını alıyor.
Her saate birileri uzatmalı ilişkisini aldatıyor, sonra kısa bir vicdan azabı duyup sevgilisine ani jestler yapıyor.
Her gün birileri görücü usulü evlenmeye karşı olan antipatisini dile getirirken, aynı gün içinde binlerce kişi babaannesinin arkadaşlarına torunu olup olmadığını soruyor.
Her gün binlerce kadın estetik ameliyatı oluyor ve  her gün binlerce  erkek estetik ameliyatı geçiren kadınlara toplama kasa muamelesi yapıyor.
Her gün milyonlarca adam maç izlerken önünden geçen karısının kalbini kırıyor.
Her gün milyonlarca anne tarafından milyonlarca terlik fırlatıyor ve binlercesi isabet ediyor.
Her gün birileri daha iki gündür tanıdığı adamla evlenmeye, birileri de sebepsiz yere boşanmaya  karar veriyor.
Her gün binlerce kez doğum kontrolüyle ilgili haberler okuyoruz çoğu  tuvalet arkası resimlerinde, neden orada bilinmez.
Her gün defalarca işsizliğin artışına şahit oluyoruz ve her yarım gün de binlerce kişi masasını beğenmediği için istifa ediyor.
Her gün milyonlarca kadın birbirini süzüp kendisine "daha güzel" göründüğünü tekrarlıyor ve her gün milyonlarca erkek o gün ne giydiğinin bile farkında değil.
Her dakika birileri "aşksız yaşanmaz" diyor, birileri "en güzel aşk platonik olandır, çektim mi acısını tam çekeceksin böyle damardan damardan" felsefesiyle kendini yerden yere vuruyor...
Acımız büyük dostlar!
Uzun zaman önce kullanmaktan vazgeçip yerine dürtülerimizi soktuğumuz beynimiz kendi kendini imha ediyor...
Hepimizin başı sağolsun.

Ne zaman mantığını dinlemeyi bıraktın?
Ne zaman kalbin görevini bu kadar şaşırdı ve sen fark edemedin bile?
Dur düşüneyim demene vakit kalmadan kaç kere mesaj attın ona? Kaç kere konuşmak yerine sarılı verdin birden? Ve o yine de gitti..
Dönerse diye hayaller kurduğun anların çoğunda yüzüne vurmak istediğin binlerce cümlenin, onu görür görmez tek bir saçma kelimeye kendini bırakacağından adın gibi eminsen..
Aslında dönmeyeceğinden adın gibi eminsen ve bu tükenmek bilmeyen umudundan nefret ettiysen..
Birilerine seni tükettiği için yeterince sövmediysen ve birileri senin için bunu yapsın istiyorsan mesela..Cümlelerin yetersiz kalıyor, büyük yorgunluklara yol açıyorsa kalbinde..
''Bugün ne yaptım?'' dediğinde keyif aldığın bir anı hatırlamakta güçlük çekiyorsan..
Dal içine;
Olur da içer de kendini görürsen, benden çok selam söyle..




18 Eylül 2016 Pazar



Ah benim karabasanım, ah benim rüyam..
Sanırım her genç kızın hayalidir ''evlilik''. Henüz 25 yaşını geçmediyseniz şansınız hala var, lakin armudun sapı üzümün çöpü demeye devam ederseniz kervana katılmanın yolu açıktır.
Sizi bekleyen ışıklı yolların ışıkları söner..Hayat okşayınca çıkan cin'in verdiği 3 dilek hakkı değil ki, beyaz arabalı prensi çıkarsın karşınıza.
Beynimin içinde ''evlenmek için, evlenmek'' istemiyorum fikri dönüp duruyor. Seçiciyim derken elde olanları da kaybediyorsun...
Diken üstünde yaşıyorum,
Beni bu ruh halinden alıkoyan tek güçlü duygunun aşk olduğunu fark ediyorum.
Sonra tanımaya çalışıyorum, çünkü buna ihtiyacım var.
O bildik mayhoş his yüreğime girince nasıl da akışına bıraktığımı fark ediyor, rahatlıyorum.
Dikenlerden kurtuluyorum..
Bencilce bana hissettirdikleri için sevdiğimi fark ediyorum..
Huzura olan yolculuğumda ki bir araç..
Bu arada hayali bile güzel olan yüzüklerin efendisine şükür mü etsem?
Sahip oldukdan sonra, 
Yok oluşuyla bürünülen hüsrana küfür mü?
Bilemiyorum..

10 Ağustos 2016 Çarşamba

İnsan bazen "kus" gibi olmak istiyor..
Özgürlugu iliklerine kadar hissetmek;
Canın mı sıkıldı?
Uç uç..
İstediğin yere enginliklere kanat cirp.
Kötü bir avcının elinden gelmeyecekse kaderin..

5 Ağustos 2016 Cuma

"Sakın beni bırakma ......"
Derin bir boşluk, ve gitmelere gebe olan bütün iliskilere inat, inaniyorsun.
İnanmak istiyorsun..
Beni bırakma, ihtiyacım var..
Beni bırakma, iyi geliyorsun bana..
Beni bırakma, ben yalnızım sensiz..
Beni bırakma, nedeni yok iste...
Bırakma.

4 Ağustos 2016 Perşembe

Şeytan öyle bir dürtüyor ki insanı bazen,
Yanlış kavramı  hiç oluyor nankörlüklerin karşısında.İnsanın merhameti,hoşgörüsü, sevecenliği kırılan her parça canı için bedel ödetme arzusuna döünüşüyor.
Adına ''intikam'' koymuşlar..
Aslında acıyı  geçirmek için sağa sola koşuşturup telaş içinde yaptığın hatalar silsilesidir.Boşuna söylenmemiş bir atasözü daha:
''Öfkeyle kalkan zararla oturur.''

2 Ağustos 2016 Salı



''Aslında kadın su gibidir, bulunduğu kaba uyar.Kadınlardan şikayetçi olan erkek, hatayı kendi kalıbında aramalıdır.''

Bob Marley


30 Temmuz 2016 Cumartesi

Bu kadarmış.
Sarayda ki sultanlık.
Ben döndüm :)
Geceniz guzel olsun..

16 Temmuz 2016 Cumartesi

15.Temmuz.2016
Ne unut, ne unuttur.
Darbeye karşı tek yürek, büyük zafer..
Bu arbede de hayatını kaybeden sehitlerimizin, halkımızın mekanı cennet olsun.
Varını, yoģunu koyan herkesden Allah razı olsun.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene!

Dalganan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımızın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır hakka tapan milletimin İSTİKLAL! 

10 Temmuz 2016 Pazar

Aslında sayfa sayfa anlatmak isterim ama her gittiğin yerde çekim yapamiyorsun. En azindan ben pek hoşlanmiyorum.
Oncelikle bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım sayın okurlarım:)
Utanmasam elinizi öpüp harçlık istiycem. :p
Çocuklukdan kalma birşey, para veren komşularla bayramlaşmak.
O zamandan başlamış benim ticaret anlayışım.
-yerseniz.
Bu sene taziye ve bayramı bi arada yaşamış biri olarak "yok böyle bayram" az bile kalır. Insanlar akın akın geldiler. Evde ne kadar iş yapmadiydam burda belini kırdım.
Korkmayın işin belini kırdım hala çok iyim:D
Akıllara yer eden tek şey, bayram = yoğunluk. 
Sağsalim bitirdik.
Bir çok yere gittim, deniz havası kum güneş :D ahh nerde ya köyden köye..
Samimiyeti ne kadar yok etmiş şehir.
Onca zahmete rağmen yüzlerinde ki tebessüm görülmeye değer.
Bunlar alabildiğim konumlar.
Bir kac resimde paylasayım;

Ve,
Seyir Tepe Tokat ayaklarının altında.
Tavsiye edilir.

Gümenek çok kalabalıktı.
Dedem gözlük takarsa :D

Piknik mangalsız ve semaversiz olmaz.

Gördüğüm en güzel buğday, en hormonsuzundan. :p
Kızılöz denince akla;
Hemen onun adı gelir vişne vişne.
Şimdilik bu kadar, tatil devam ediyor.
Acısı ve tatlısıyla.
Iyi aksamlar



3 Temmuz 2016 Pazar


Belki bilmek istersin burdayım.
Hersey farkli, sanirim bir tek ben aynıyim..
Bayram gelmis neyine modundan kurtulamadım. İçimde bi yerler acıyor.. Oyle tarifsiz birsey ki bu, boğazım düğüm düğüm..
Klavuz sart bana.
Anlıyor musun?
Sen demiyorum, ama senden başkası da anlamıyor.

23 Haziran 2016 Perşembe

Bazı günleri  erkenden bitirmek istiyorsun. Çok fazla onsuz gibi..  Ya da onsuzluk çok fazla basmış gibi.
Tüm işler bitsin, yapmam gerekenler bitsin, dünyanın en güvenli sığınağı yorganımın altında yatayım, eşsiz bir uykuya dalayım, biraz  da olsa soyutlanayım istiyorsun. Yatağı insana devekuşu gibi hissettiriyor. Dertlerin seni bulamayacağı, düşünmekte ve hayal kurmakta özgür olduğun sadece sana özel olan vakti orada geçiriyorsun. Onu düşünmekte özgürsün.
Hayallerinde belki senin yanında, belki sana asla seni bırakmayacağını söylüyor.
O kadar güzel ki herşey..
Uykuya olan aşkın bundan olmasın?
Yüksek ihtimalle :)
Seni öfkeme şahit tutamam, olsa olsa aşkıma tutarım...
Tutkuma belki..
Müsait olursan hani belki uğrar mısın bu akşam hayallerime?



22 Haziran 2016 Çarşamba

Yine herşeyi berbat ettin.
Aferim Sevim!
Sen hiç birşeyi haketmiyorsun, kendini bununla kandıran koca bi aptalsın.
Bütün gard alışların boş..
Güçsüz ve zayıfsın.
Zaman öyle orospusun ki..
Sen bana ölümü hatırlatırcasına sevdiklerimi bir bir alıyorsun.
Ve yine yetmiyor sana zaferlerin,
İspatlamaya çalıştıģın nedir? Acizliģim mi?
Benim tohumlarım ana rahmime  yerleştiği an kazanmıştın sen oysa..
Bilmez misin acı güçlendirir beni pes dedirtmez.
Bugüne dek öğrenemedin mi?
Ben senden onca ders aldım da sen bir bunu idrak edemedin mi?
Vazgeçme sen..
Yanılt beni her yaslandığım dalda bir kez daha.
Ne ben guvenmekden bıkarım ne sen çaresiz koymaktan.
Ne ben sevmekten cayarım ne sen kaybettirmekten.
Olsun varsın bu savaş, ben toprak oluncaya dek sürsün benimle..
Sana karşı tüm zırhlarımı kullandım şimdiye..
Artık kılıcı almanın zamanı geldi elime..
Bazen karşı cins hakkında atıp tutmak ve genelleme yapmaktır hayat. Bazen suamak için kendini mıncıklamak.
Bazen "bomboktur" hayat..
Bazen sevdirir kendini..
Bazen katildir,
Bazen kurban..
Ve bazen hayat "sen" sindir.

20 Haziran 2016 Pazartesi

Hiç iyi şeyler bekleme benden.
Yine sıkıcı ve tatsız bir günü daha geride bırakıcam. Hersey herkes bana inatken göz kapaklarımı kapatmamak için uğraşıyorum. 
Şuraya "mutlulukdan öldüm" yazmayı o kadar çok istiyorum ki!
Ama bize hep küçük şeylerden mutluluk çıkarmayı;
Başka şansın olmadıģına,
Yarım yamalak hayatına, yalan yanlış insanları da katıp yola devam etmeyi,
En dibi görüp, "lan buda öldürmedi ya" daha ölmezsin demeyi ögrettiler.
Derimiz kalınlastı...
Ölünce postumu assınlar.


18 Haziran 2016 Cumartesi

Merhaba adam;
Anlatsam inanmazsın içimden çıkanlara.
Anlatsam anlamazsın bile zaten..
Hayır sana beyin özürlü demeye çalışmadım da...
Ben bile kendimi zor anlıyorum, içim de ortaya karışık menü var.
Sesleri birbirine girmiş, tozlanmış piyano tuşları..
Ya da telleri kopmuş bir keman işte.
Her birinden gelen başıboş, gereksiz, eserikli sesler.
:D
Söylesene, ya gece çökmeseydi üzerimize?
O canım ayın kalır mıydı bir değeri gözümüzde?
Sanki hayat yeterince bitirmiyordu kalan takatimi. Boş zamanlarımı, bir türlü bulamadığım kendime harcadım.
Tarifsiz mutluluğun pesindeyim.
Son şansım sen misin?
Şasırt beni.
:D

13 Haziran 2016 Pazartesi



Daha önce paylaştım mı?
Bilmiyorum.
Keyifle dinlediğim şarkılardan biridir.
Gel gör ki bendeki keyifsizlik baki olduğu için, hiç birşey şuan ki ruh halimden çıkmama sebep olmuyor.Yada seviyorum bu hallerimi, sorun olmayınca hayatımda kendimi anlamsız buluyorum.
Kazanıp yada kazanmayacağımı bilmeme rağmen güreşmeyi seviyorum.
Ne demiş Ali Lidar;

''İnsanın canının yanmasından çok daha acı bir şey var, artık canının yanamaması!''

Sanırım tam olarak bu benim sorunum.
Artık canımın yanamaması.
Kaç kez meydan okudum, bana mısın?
Demedi.

Hayırlı sahurlar efendim.
Yine vücudumun her tarafını suyla doldurdum. Artık  geriye kalan sabaha kadar uykunun en tatlı yerinde kendini tuvalette bulmak.
Buraya kadar olan kısım her sahurdan sonra aynı.
Birde bu söz kesinlikle benim için söylemiş "açken ben ben değilim "
Bambaşka bir insana dönüşüyorum.
Gördüğümü, duyduğumu, okuduğumu bir fiil herşeyi yanlış anlıyorum.
Erken menapoza girmiş kadınlar gibiyim.
Utanmasam buluttan nem kapıcam.
:D

12 Haziran 2016 Pazar

Bazen hiç kimsenin senin samimiyetini haketmediģini düşünürsün.
Gereksiz sorgular, anlamsız geçiştirmeler..
Neyi istediğimi bilmiyor olmam;
Neyi istemediğimi bilmediğim anlamına gelmez.
Git gide kendimi soyutluyorum.
Belki ramazanın etkisidir bu amaçsız karın ağrıları, ama elbet dinecek.
O zaman hangi maskenin ardında ki yüze bakmalıyım?

18 Mayıs 2016 Çarşamba

1 Mayıs 2016 Pazar

Sevim'in gözünden;
Renklerin harmonisi..
Nasıl da iç açıcı.







29 Nisan 2016 Cuma

Gelde yazma!
Yazıyorsun işte..
Buluyorsun birşeyler, konuştukça eksildiğini düşünüyor, yazdıkça çoğalıyorsun.
Bir labirentin içindeyim, nerden başladığımı hatırlamıyor;
Çıkışı bulamıyorum..
Sessiz çığlıklarıma karışıyor herşey,
Duysunlar istiyorum,dudaklarım çatlamış susuyorum kana kana,
Oysa gördüğüm çölün ortasında bir vaha..
Bir rüya diyorum, gerçeklikden uzak
Yaşama yakın..
Bu sebepsiz kederin adı yok.
Her şeye sahip, bir fakirim.
Yüreğim dağlanıyor, gözlerim bana inat ıslak..
Bırakıyorlar, boşluğa kendilerini..
Sonra derin bir nefes çekiyorsun;
İç çekişine gizleniyor hissettiklerin.
Keşke,
Bir başka baharın sabahında uyansam.
Burnumda sevginin kokusu, aşkın pempesi..
Yüreğimde yeşillenen ormanlar olsa..
Kavuşmayı özleyen dağlar olsak
Toprak toprak karışsak mavinin eşsizliğine..
Okyanus olsak hasreti közlenen..
Volkanlar patlasa keşke..

Unutma seni benim kadar seven olmaz ki.!

28 Nisan 2016 Perşembe


Yeşil gözler, tüm kış hasret duyduğun bahar gibidir.
Şuraya güzel olduğunu duyduğum gözlerimi iliştirmek istedim.
Bir kez içten bak, kendini görüyorsan şikayet etme.
''Gözler kalbin aynasıdır''

Zamanla değişmeyen birşey var mı?










26 Nisan 2016 Salı

" İnsan en çok,  sevdiğine kırılır."
Diye diye etrafımda sevdiklerim kalmadı.
Ya gercekden sevenler değildiler, ya da ben fazla kırılganım bilmiyorum.
Son zamanlarda ki duygusallığım aşikar..
Kendimi iyice yalnızlaştırdım.
Çok sey beklemiyorum  karşımdakinden,
Aile gibi olsa mesela;
Her hatanı kabul eden bir anne kucağı, sığınılacak bir baba ocağı, her yerde seni destekleyen kardeş..
Aşk olsa, buram buram özlenen..
Birde şarkı olsa;
"Seni gördüğüm zaman, dilim neden tutulur.
Seni gördüğüm zaman güller elimde kurur."


17 Nisan 2016 Pazar

Çicek kokusu, kuşların, çocukların cıvıldayan sesi..
Hepsi bambAşka bir harmoni..
Kederlerini, üzüntülerini, beklentilerini gülüşlerine sığdıran yüzler..
Denizin güzel kokusu, suyun da taş sektiren insanlar..
Martıların süzülüşü,
Rüzgarın tenini oksayışı..
Dalgarın sesine karışan hayaller;
İp atlayanlar, mangal yapanlar..
Bisiklet sürenler,
Voleybol oynarken kaçan toplar,
Haftanın birikimini muhasebe edenler,
Her yerde, her tende, her ruh da farkli;
Bir ilkbahar pazarı.

Birde ben,
Gözlerim yaşardıkça bir sulu boya adiliğine dönüyor hayat.
Renklerden vazgeçmiş insanoğlu,
Sevgiyle bakan gözlerin zincirli anıları..
Dermanımı arıyorum dokunmaktan öte,
Aradığım kokuyu bulmak..
Tüm sevmeleri "o" sanıyorum,
Kana kana içenleri kıskanıyorum.
Varım, yoğum "o" na doymak istiyorum.
Yüzüm güzellesiyor sevdikçe!
Sonra herseyi yalnız yaşamak zorunda kalıyorum,
En kötüsü kendim.
Bi kere olsun gel bak,
Sonra gidersin..
Sevmek öyle yakışıyor ki bana.

16 Mart 2016 Çarşamba

Bir kadın gözyaşında saklar tüm dünyasını, kavgalarını...
Kırgınlıklarını..
Çünkü deli divane kavgalarda iki tarafı da yakmak yerine içine atıp tek başına göğüslemeyi seçer çoğu zaman tüm o yangını..O kadar çoktur ki birikmişlik, ufak bir tartışmada bazen raydan çıkar ve yakar bütün gemileri, derler ki, '' Ne kadar da fevrisin''
Kadın öyle biriktirir ki tüm o acıları, hani güçsüz deriz kadınlara, erkeğe ihtiyacı var, evinde, başında bir erkek olsun, bir kadın erkeğin kaldırabileceğinden çok daha ağır duygusal yükleri kaldırır sırtında aslında..Çünkü o umursanmakla lanetlenmiştir, başkalarının önemsemediklerini onlar yerine de önemsemek, her defasında yanılmak ve kendine kızmakla..
Bazen şans o kadından yana güler;
Birileri anlar onu..
Gözyaşlarını eliyle siler ve alnına koruyucu bir öpücük koyar, ancak o zaman sakladıklarını rahatlıkla döker kadın gözyaşlarıyla...
Ve siz hayretler içinde bakakalırsınız kadının kalbinden çıkanlara..
Bazen ''kal'' demek istersin;
O gider..

''Bilirim herkes, payına düşeni yaşar,
Ve her yeni günde değişir birşeyler..
Sende kendi payından bir hatıra seç ne olur
Ve o ben olayım;
Beni Unutma.''

8 Mart 2016 Salı


Bu şarkı, beni yalnız bırakmayan birine ithafen.
Iyi ki varsın adam.
Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun

Bir kadın, ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürüst ve hoş olursa olsun,hırçın, huzursuz, ve asabiyse, son derece iticidir.
Hangi erkek, böyle bir kadınla birlikte olmak ister? Yanınızda, lüzumsuz el kol hareketleriyle, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu olabilirsiniz?
Şık giyinmek de önemlidir ama, zarafet, daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarıyla hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle güzel yürüyen toplu hanımlar vardır ki; onların yürüyüşlerini bile seyretmek, ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak, ne kadar mutlu eder insanı! Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındaki acelesiz huzurlu tempo ruhu rahatlatır.
Zarafet, kadını şiirleştirir. Öne yıkılacakmış gibi, asker gibi, omuzları düşük, kambur, boynu, başını taşıyamıyormuşcasına bükülmüş, sallanarak veya sürüklenerek, ya da paldır küldür yürüyen bir kadın düşünün! ..
Ne kadınlar vardır; tesettürlü de olsalar, süzülür gibi, danseder gibi yürürler. Bir bardak su verirken, bardağı değil, dünyaları uzatırlar, insana! ‘Hizmet’ önemli değildir. Sunuş önemlidir. Yumuşak, hoş bir hareketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bardağın içindeki, her ne ise, mutluluğa dönüşür. Daha içmeden huzur, mutluluk ve yaşama sevinci yayılır ruha. Sunulan suysa; su da hayatsa; bu su ab-ı hayattır!..
“Günaydın! Aşkım! Canım!” demeseler bile, öyle bir tebessümle gelirler ki yanınıza; hangi kötü ruh halinde olursanız olun, o anda gülümser, huzur duyar, onunla bütünleşiverirsiniz. Bir demet çiçek gibidirler. Cıvıl cıvıl bir kuş, berrak akan bir su, gün ışığı gibidirler. Uzaktan duyarsınız, sıcaklığını. Ona doğru yaklaştığınızın farkına bile varmazsınız. Mıknatıs gibi kendilerine çekmişlerdir sizi. Demir tozları gibi yapışır kalırsınız. Zaman durmuştur. Mekan orasıdır. Dünya o kadarcıktır. Kalabalığın sayısal değeri bire inmiştir. İkiye çıkmasına da lüzum yoktur.
Şiir gibi yürürler. Şiir gibi dolanırlar, etrafınızda. Şiir gibi konuşur, en güzel melodiler gibi gülerler. Ağlayışları da hiçbir kadının ağlayamayacağı kadar güzeldir.
“Hiçbir kadın senin kadar güzel ağlayamaz.
.Bir yıldız yağmurudur, senin gözyaşların! ” der, Ümit Yaşar OĞUZCAN.
Film de onlardır, şarkı da, hayat da! Etiyle kemiğiyle gerçektirler; yaşattıklarıyla, hayal aleminin bireyleri. Dokunmaya kıyamazsınız. Bakmaya doyamazsınız. Okşasanız, saatlere düşman olursunuz! Birkaç ömür daha istersiniz, Yaratan’dan. Dünyanızı, cennete değişmezsiniz.
Dans edercesine yaşamaktır, onunla günlük hayatı yaşamak. Gülümseyerek uyanırlar. Müzikle, oynarcasına çay yapmaya giderler. Telaşsız, cıvıl cıvıl güne başlayan sevimli kuşlar gibidirler. Onların tüm amaçları, erkeklerini mutlu etmektir. Onları mutlu ederek mutlu olurlar.
Bir de hizmetçi ruhlu kadınlar vardır. Sabah sabah, oflaya puflaya yataktan kalkarlar. Söylene söylene, takur tukur temizliğe başlarlar. Kafanıza çarpar gibi kurarlar sofrayı. Mükellef bir kahvaltı sofrasında bile çekilmezler.
Sadece bayanların mı romantizmden hoşlandıklarını sanıyorsunuz? Ya da sevilmekten? Erkeklerin de romantizme, sevgiye, ilgiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyor musunuz? Onlar, sevildiklerine inandıkları, doya doya sevgi aldıkları zaman, kahvaltılarını yapmış olurlar. O konuda akşama kadar acıkacaklarını, başkalarına ihtiyaç duyarak, avuç açacaklarını, sevgi dileneceklerini sanmıyorum.
Akşam da aynı sıcaklıkla karşılanıp, aynı huzur ortamına çekildiklerinde, onlardan mutlu kimse olmaz. Kovsanız da yanınızdan ayrılmaz, ne kadın, ne erkek, kimseye ihtiyaç duymazlar. O sizindir. İmzayla, kanunen değil, bir köle gibi, seve seve! ..Artık herkes onu, sizden kıskansın!
Sahabeden birisinin hanımı ekmeğini, suyunu güneşe koyar, sıcak su, kuru ekmek yermiş; kocası işinde öyle yiyor diye. Eşini, erkeğini kendisinden önce düşünür, İslam kadını! Onu ana gibi şefkatle sarar. Abla gibi kanat gerer üstüne. Kardeş gibi yanında, canında taşır. Arkadaş gibi omuz verir, paylaşır. Eşi olarak da tüm yüreğiyle, her şeyden çok sever, herkesten üstün tutar, sahip çıkar kardeşim! Sahip çıkar!
Evde ne huzur veriyorsunuz da, dışarıdakilerden kıskanıyorsunuz? Her şey iyi gidiyorsa; onlar neden kendilerini dışarıya atıyorlar? Arılar, bal dolu kovanlarını neden terk ediyor? Acı yok, tatlı yok; evde duranın aklı yok!
Kalıp gibi, kolalı kadın olmayın! Sinirden tir tir titreyen, söylenen, bağırıp çağıran, kavgazan, fettan, fetfaz bir kadın olmayın! Önce sakin olun! Huzur bulun; huzur verin! Sonra zarif olun! Daha sonra da duygusal olun. Akıllı olun, akıllı!
Unutmayın ki; onların herkesten önce, size ihtiyaçları var!
Onur BİLGE
Biraz da tebessüm :)


7 Mart 2016 Pazartesi



Bir fincan kitap alır mıydınız?
Her tanıdığım insan yeni bir kitaba başlamak gibi benim için.Bazısı daha ilk cümleden kendini belli ediyor, kapatıp rafa geri koyasın geliyor da ayıp olmasın diye şöyle bir göz gezdirmeye devam ediyorsun sıkıla sıkıla..
Bazısı bir solukta yaşamak isteyeceğin türden oluyor, sayfaları atladıkça içindeki heyecan büyüyor, kalbine işlenmiş kelimeler gün yüzüne çıkıyor, onunla olmak, onu yaşamak, her cümlede onu sindirmek istiyorsun, sana o kadar kutsal şeyler öğretiyor ki.. Bitince bedenini koskoca bir boşluk kaplıyor, çaresizce başa dönüyor, yeniden okuyorsun.
Bazen ilk okuduğun kitap seni bir daha kitap yüzü görmeyecek kadar tiksindiriyor da..Bazen seni diğerlerine teşvik ettiği için o ''ilk''i başucundan ayırmıyorsun.
Dostların gibi..
Eski sevgililerin, eski yaraların gibi.
Nihayetinde hepsi de son buluyor.
Hepsinin son bir cümlesi var işte.Hani o cümlenin sonunda ki üç nokta...
Ve ''son''.
Hayatımda tanıdığım her yeni insan ve öğrendiğim her yeni kelime, cümlelerin içinde kaybolurken onu tanımaya olan açlığın yerini olgun bir varsayımcılığa bırakırken, yani o malum ''son''a yaklaşırken çoğu zaman tek arzum, hiç bitmemesi oluyor.
Çünkü ben her yeni başlangıçta korkarım ve her yeni başlangıcı deli bir heyecanla beklerim.
Galiba bende böyle bir kitabım...

''İnanmakta geç, sevmekte çabuktum''


Bir büyük buhranın dalgasında kayboluyorum, aydınlık bana şu masallardaki kafdağı gibi görünür oluyor sanki. Kaçmaya meyilli ruh halime aksi için sebep vermeye niyetleniyorum fakat düşünmekten de bir türlü alamıyorum kendimi.
Birileri yanımda beni dürtüp uzun gereksiz cümlelerin sonunda ''Öyle değil mi?''diyor ve ben her seferinde bilmediğim bir konuda onay görüşü belirtiyorum.
Bir terazide gibi duygularım..
Kötü haller upuzun bir günü kaplıyor, 
Başlarda şimdi aydınlık hallerim uzadıkça buhram sürem azalıyor bebek adımlarıyla ben;
''Korkarım ömrüm koca bir günü huzur içinde gerçimeme yetmeyecek'' diyor..
Her günün sonunda günbatımıyla kadeh tokuşturuyorum küstah bir kabullenişle..
Bazen aşktır hayat..
Bazen aşkın ne olduğuna dair ufacık bir fikre sahip olmamak.

''Sende bilirsin hiç bir acı sonsuza dek sürmez''

3 Mart 2016 Perşembe

Uzun zaman sonra;
Tozlanmış, pas tutmuş gibi hissediyorum.
Aileni sevdiğin gibi kimseyi sevmezsin hayatta, ailen seni sen olduğun için seven sahip olduğun tek gerçek şeydir. Çünkü insanların sevdiğin özellikleri listeleme gibi garip huyları vardır." Aşkım, benim neyimi seviyorsun en çok?" sorusuna kılıflar uydururlar; " Kolunu, bacağını, dudaklarını, gözlerini, saçlarını..." Hani uzuvlarına aşık olmuş gibilerdir karşılarındakilerin.
Ailen ne olduğuna ya da ne kadar çirkin olduğuna bakmaksızın seni sever, karaburunlu olman onlar için bir şey ifade etmez, aksak olman ya da algılama probleminin olmasıda bir şeyi değiştirmez..
Hayatının en büyük hatası onlar için gelip geçici bir buhran döneminden ibarettir ve bu dönemde yanındadırlar diğerlerinin aksine.
Yani ailen hayatta sahip olduğun en değerli varlığındır. Hani bazen birilerine aşık olup, o aşık olduğun insanlar için ailenden birilerini kırma hakkını kendinde görüyorsun ya, yapma onu işte.
Çünkü ne kadar kırarsan kır seni sevmekden ve bağışlamaktan vazgeçmeyen tek yer "anne kucağı, baba ocağı"dır...

"Kimse beni sevmiyor diye bağırdım.
Annem; Ben daha ölmedim. "
Cemal Süreyya

O halde; Zeki Müren / Anne

12 Şubat 2016 Cuma

Sanırsın ki, tüm gezegenler etrafımda dönüyor,
O ise onların "güneşi".

4 Şubat 2016 Perşembe

Hiçbir zaman tamam olamayacağımı hissetmeme rağmen, umut etmekten vazgeçmiyorum. Bir yerlerde aşk var..
Ve birileri birbirini deli gibi;
Kimyasını baştan aşağı değistirircesine seviyor..
Ben eksiğim.
Yıkıcı özelliğime küskünüm.
Sevilmekten yorgun..
Sevmekten korkan.
Nedenini bilmediğim tonlarca endişemin en katmerlisi aşk.
Başlamadan bitirebildiğim için, kendime küfrettiğim ağız dolusu.
Beni hayata bağlayan tek duygu aynı zamanda..
Mahvolmuşluğumun adı yok.
Varlığımın adı;
Hiç.
Derin nefesler batıyor artık.
Anlık kısa hevesler  pesinde sürükleniyorum..
Herşeyden çok uzağa.

28 Ocak 2016 Perşembe

Güzel bir müzik hayatın seyrini değiştirebilir.
Sanki hayattan soyutlar gibi..Köşe başında oturan yaşlı adam gibi, kimseyi takmayan binlerce derdi olan ve en büyüğü karnını doyurmakken tek yaptığı nefes almak ve bununla yetinmeye çalışmak.
Müzik yeryüzü ve gökyüzünü bir araya getiren ve seni bu ikisi arasında sıkışmış gibi hissetmekden alıkoyan ilahi bir tını.
İntihara da sürükler belki..
Bir çay koyup sevdiğim bir müziği açmak ve onu düşünmek..
Tatlı bir zehri yudumlamak gibi..
Var mı bunun gibisi?
Bir şarkı seç;
(ben seçtim)

Bizim olsun..
Ne olduğu önemli değil.
Bize ait bir şey daha kazınsın hafızalarımıza, olur ha gidersen bir gün (içimden), radyoda çalsın ve canını yaksın o şarkı.
Bana dönmek isteyesin o an..
Sesime ihtiyaç duyasın.

22 Ocak 2016 Cuma

İnandıklarınıza olan bağlılığınız;
Sizi doğru yapmaz.
Bazen kurtulmak için elinizin altında ama hiç farkedemediğiniz "makas" yeterlidir.
Kendinizi heba ettiğiniz "göbek bağınızı" kesmeye.

21 Ocak 2016 Perşembe



Bir şeyi sevmek başka fanatiği olmak başkadır.
Fanatiği olanlar sevgi duymakla yetinenleri, her zaman duyarsızlıkla itham ederler, sevgiyle yetinenler ise fanatiği olanı kraldan çok kralcı olmakla..
Aynı tarafda olmalarına karşın birbirlerine karşı duydukları bu öfkenin asıl sebebi başından beri üçüncü bir seçenek olan;
Ve her nedense ihtiyaç duymadıkları saygının ve empati kurma yeteğinin farkında olmamalarıdır.
Yazık ki ilişkilerimizde üst seviyelerde seyreden ''ben''ci yaklaşımımız tüm bu yalnızlık zırvalarına imza attıran.

18 Ocak 2016 Pazartesi

Gözlerim..
Görebildiğine bak derin uzaklara.
Bir daha hiç görmeyecekmiş gibi..
Bir daha hiç rengi bilmeyecekmiş gibi..
Ellerim dokunsa sana;
Bedenden ibaret olmadığını kanıtlayacak gibi..
Eşkiya saatlere inat.
Kalbim..
Öyle sevse ki..
Daha önce hiçbir tene nüfuz etmemiş bir bilgelikle.
Varış noktasından bihaber bir tren gibi..
Savrulsa rüzgara karşı..
Rüzgara inat,
Öyle sıfatlar yakıştırsan bana lütfundan bir parça.
Öyle bir sevsem seni..
Nefes alır gibi, yıldızlardan birini kendine saydığın geceler gibi..
Gecelere karşı,
Yıldızlara inat.


''Bir resmin var hala duruyor başucumda
Bakman değil görmemen koyar gönlüme
Ağladığım geceler gelir geçer de
Ben burdayım şarkım vazgeçenlere
Gurur mudur yakan, vurup durur sevdan
Gurur mudur yıkan, sonum olur sevdan
Taş kalbini at da gel ne olur
Seni bana kat da gel ne olur
Dönme diyen herkesin inadına
Yeter hasret kalk da gel ne olur''

Doğru kişi denen şahsiyet her kimse geldiğinde; aklında kurcaladığın ve boşluktan kendini şaşırıp hala aşık olduğunu iddia ettiğin kaşıntın da geçecek kısmetse.Yani sen iyisi mi biraz bekle, evhamlı arayışlarının bir çaresi olduğu söylenemez, tek başarabildiğin efor sarfetmek.
Bir gün  aşk geldim derse, bugün durduk yere mesaj attığın tüm sevdiğini sandığın adamlara karşı nasıl da bomboş olduğunu fark edeceksin.
Boş yere harcama heycanını.
Biriktir işte, gelince hepsini ona verirsin..

15 Ocak 2016 Cuma

Hayat yalnızlığı idrak edince başlıyor.
Bağlanmanın aşılması gereken en katmerli engel olduğunu farkedince.
Bak bana, o kadar çabuk alışırım ki korkarsın.
Ama sevdiğim bir huyum var benim de..
Sevilmediğimi hisettiğim an uzaklaşırım.Deli gibi sevsem de, ve ölesiye bağlanmış olsam da.Çünkü orası ait olduğum yer değildir artık, bunu bildiğim an öyle kalın bir duvar örerim ki araya, az önce bana tapmıyor muydun? sen diye şaşırtırım adamı.
Belki bu kendimle benimsettiğim ''istenmediğin yerde durma'' mesajıdır.
Biri bana şu hayatta kafasını hiçbir şeye takmadan yaşayabilen birini göstersin lütfen!!
Bir şey denemek istiyorum.
:)


''Hayatım da bir boşluk olduğunu,
Ve doldurmam gerektiğini biliyorum.''

Tavsiye üzerine izlediğim ama kelimenin tek anlamıyla ''harika'' bir film.
Film Adı: İntern / Stajyer
Başarılı bir şirketin sahibi olan Jules Ostin, çalışanlarındn birinin tavsiyesiyle yeni bir stajyer programı başlatır. Biraz yaşını almış insanlara yönelik olan bu deneysel programa ilk başlayan kişi ise 70 yaşındaki Ben Whittaker olur. Şirketin genç kadrosunun yaş ortalamasını bir hayli yükselten Whittaker ile yanında çalıştığı Ostin arasında zamanla iş ilişkisi sağlam bir dostluğa dönüşecektir. Yönetmen koltuğunda Nancy Meyers'ın oturduğu, komedi filminin başrollerini ise Anne Hathaway ile Robert De Niro paylaşıyor. 

Bazı dostlar vardır..
Kelimesi kelimesine uygundur sıfatına, hiç demezsin onlara sana ihtiyacım var, ne olur yanıma gel diye, çünkü ne zaman ufacık yürek sıkışması yaşasan hisseder kapında biterler.
Sadece seninle ağlamaları değil, onların yanında kimsenin yanında olmadığın kadar rahat ağlayabiliyor olmaktır seni rahatlatan.
Kimsenin yanın da onların yanındaki kadar içten gülümsemezsin. Kahkahalarını bastırma gereği dahi duymazsın.
Bazı dostlar vardır, sürüyle sevgiliye bedel.
Bilirsin ki, ne yaparsan yap arkalarını dönmeyeceklerdir sana.
O çizgi film gülüşüyle güler, sen onun gülüşüne gülersin.
İşte bazı dostlar vardır ki, Allah'ım onu bana verdiğin için teşekkür ederim deme gereği duyarsın.
Şansındır çünkü o..
Tutun ona.
:)




11 Ocak 2016 Pazartesi

Garip duygular içersindeyim..
Dün ne kadar boşsam bugün sanki hala aynı yerinde herşey..
4 yada 5 ay oldu sanırım emin değilim, görüşmediğim ama çok sevdiğim bir arkadaşımla görüştüm bugün.
Nasıl özlemişim..
Sesini duymak, gülmek, mutluluğunu, heycanını, üzüntüsünü paylaşmak..
Dostluk çok başka birşey;
Seni anlıyorum, beni anladığını biliyorum..
Kırgınlıklarımız olsa da, şu hayatta mutlu olmasını en çok istediğim insansın.
Bir gün birisi gelir ya da gider.
Zaten bu ikisi arasında yaşadığını fark etmezsin ki, bir çeşit transtasındır. Ya gelirken aşkıyla zıplatır yerinden ya giderken acısından inletir.
Ki muhtemelen arkasından ne yaparsan yap bir daha asla eskisi gibi olamazsın.Her giden bir eksiltir malum söküp atamazsın bir türlü sanki.
Bir daha asla o heyecan dolu, ışıkla bakan kişi olamazsın.
Sadece dener ve hezimete uğrarsın.
Çok mu demoralize edici bir yazı oldu bu.
Galiba şuan bunalımdayım, size de bulaşmasın..

Bazen hayat hoşlandığın erkeğin eşcinsel çıkması gibidir.Ümit vaat eder gibi gözüken ve başından beri şüphesiz bir imkansızlıkla seni trajedilere düşüren..
Bazen hayat, gece yatmadan önce olmadığını idda edip, uykunun en tatlı yerinde seni uyandıran çiş gibidir, yapmak için tatlı bir istekle boğuşursun, yapınca uykun kaçar ve az önceki keyfinden olursun.
Bazen hayat eski eski sevgilinle artık arkadaş olduğunuzu iddia ederken hala aynı yatağın içinde olmayı hayal etmektir.


Hali hazırda hayata orospuluk yapan zaman denen illetin..
Keyfe keder hızla akıp gitmesine duyduğum nefretin..
Kendimle kavgalı olduğumu düşündürten her neyse size;
Ve beni bu kadar rahat, mutlu, nazar değdirecek yapan..
İşte o şey uykularınız da mahremiyetinize dokunsun istiyorum.Beni kafanıza taktığınız her gün, her gece kabusunuz olmak..
Ama uyandığınızda ilişmeye korktuğunuz ve artık konuşamayacağınız farkındalığınız!.
Nazarlarınızı kendinize saklayın.
Beddualarınızı da...
Siz küçük zevklerinizi özünüzden büyük sanırken, ben kaçmak sandığınız yolculuğum da garanti bir mutluluğa imza atmak istiyorum.


9 Ocak 2016 Cumartesi

Sana bugün bir filmden bahsetmek istiyorum.
Tersine Dünya
Film konusu;
Filmde, kadınlar ve erkekler arasındaki rollerin değiştiği bir dünyada yaşananlar konu edilir. Bitirim Leyla ve Sarı Leman yaşadıkları mahallenin delikanlı kadınlarıdır. Leman bir fabrikada çalışırken, Leyla da sokakta üçkâğıtçılık yaparak geçimini sağlamaktadır. Leyla kocasını mahalledeki genç bir erkekle aldatırken, Leman da erkek fahişelerle eğlenmektedir. Ancak Leman ve Leyla’nın yaşadıkları bu hayat onları suça bulaştıracaktır.
Yapımı : 1993 - Türkiye
Tür : Komedi
Süre: 97 Dak.
Yönetmen : Ersin Pertan
Oyuncular : Demet Akbağ , Rasim Öztekin , Cem Davran , Serra Yılmaz , Emre Altuğ
Senaryo : Ersin Pertan
Yapımcı : Enver Özer


Hani bazen diyoruz ya; kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bilicek diye, kesinlikle öyle..
Filmde ki empati; ne anaerkil ne de ataerkil kabul edilebilir değil.
Kimyasıyla oynanmış, insanların salgıladığı hormanlar da kendileri gibi çürük olacaktır.
Hani ''insan olmak''dan bahsetmiştik ya;
Tersine, mersine insan olmak verilebilecek en güzel subliminal mesajdır.
İyi Seyirler Efendim.