Bir fincan kitap alır mıydınız?
Her tanıdığım insan yeni bir kitaba başlamak gibi benim için.Bazısı daha ilk cümleden kendini belli ediyor, kapatıp rafa geri koyasın geliyor da ayıp olmasın diye şöyle bir göz gezdirmeye devam ediyorsun sıkıla sıkıla..
Bazısı bir solukta yaşamak isteyeceğin türden oluyor, sayfaları atladıkça içindeki heyecan büyüyor, kalbine işlenmiş kelimeler gün yüzüne çıkıyor, onunla olmak, onu yaşamak, her cümlede onu sindirmek istiyorsun, sana o kadar kutsal şeyler öğretiyor ki.. Bitince bedenini koskoca bir boşluk kaplıyor, çaresizce başa dönüyor, yeniden okuyorsun.
Bazen ilk okuduğun kitap seni bir daha kitap yüzü görmeyecek kadar tiksindiriyor da..Bazen seni diğerlerine teşvik ettiği için o ''ilk''i başucundan ayırmıyorsun.
Dostların gibi..
Eski sevgililerin, eski yaraların gibi.
Nihayetinde hepsi de son buluyor.
Hepsinin son bir cümlesi var işte.Hani o cümlenin sonunda ki üç nokta...
Ve ''son''.
Hayatımda tanıdığım her yeni insan ve öğrendiğim her yeni kelime, cümlelerin içinde kaybolurken onu tanımaya olan açlığın yerini olgun bir varsayımcılığa bırakırken, yani o malum ''son''a yaklaşırken çoğu zaman tek arzum, hiç bitmemesi oluyor.
Çünkü ben her yeni başlangıçta korkarım ve her yeni başlangıcı deli bir heyecanla beklerim.
Galiba bende böyle bir kitabım...
''İnanmakta geç, sevmekte çabuktum''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder