İnsan olmak bazen kulağına çalınan bir müziğin notolarını hayal edip kapanan gözkapaklarının ardında gizlenen dans figürlerine kendini kaptırmak ve tüm bu vesvese içinde dış dünya insanlarına hiçbir şey belli etmemektir. Kendini delicesine kaptırdığı hayal aleminin diplerindeyken dahi gerçekçi görünmektir. Acılar içindeyken gülümseyebilmek, yanındakileri ne denli etkileyeceğini bildiğinden sevginin en saf ve en korumacı haliyle acısını içine gömmektir. Bazen anne sevgisidir, bazen baba sevgisi, bazen kardeşinin sesini duyduğunda varlığının verdiği hazdır insan olmak. Gece uykuya dalma arifesindeyken yan odada yada alt katta ailesinin uyuduğunu bilmek ve bu duyguya sıkı sıkıya tutunmaktır. İnsan olmak, sevmenin en dip duygusunu iliklerine kadar hissetmektir. Acıdığında ağlamak, ağladığından çoğunlukla utanmaktır. Kahkalarını içgüsel olarak eliyle kapatmaktır ve her defasında "Çok güldüm, yine ne gelicek başıma kimbilir?" diyecek kadar karamsar olmak ile yeni doģan günden en iyilerini isteyecek kadar davetkar olmak arasında uzun koşuşturmacalar yaşamaktır.
Hissettiklerinden utanmaması gerektiğini bile bile elmacık kemikleri kızararak seviyorum demektir bazen. Sevmenin umudu getirdiğine, umudun ise korkuları beraberinde taşıdığına inanmaktır.Olmamasından deli gibi korkarken,olduğunda nazar değecek diye nazar boncukları takmaktır.
Bitmemesi için kendinden ödün verip git gide azalırken bittiğinde hayırlısı buymuş demek ve pişman olmamak için kendini haklı çıkarmaya çalışmaktır.
Kocası işten gelince yorgun olur diye bin bir hevesle masalar kurup süslenip püslenip pür heyecan beklentiler içine girip istediği ilgiyi göremeyince hayal kırıklığının en ucunu yaşamaktır çoğu zaman.
Karısına yetişmek için işini hızla bitirmek, eve yorgun argın gidip ondan alacağı bir öpücüğün hevesiyle geçirmektir günü.
İnsan olmak, korkularıyla yüzleşmeye cesaret aradığın yollarda kaybolmaktır. Ölümden korkmaktır bazen. Belirsizlikten, başarısızlıktan, sevilmemekten, yalnızlıktan, bazen sevdiklerini kırmaktan, bazen onlarsız kalmaktan, çoğunlukla unutulmaktan..
Sevgiyle harmanlayıp zarar görmesin diye geceler boyu uykusuz kaldığın bebeğinin mezuniyetini görmektir. Gözlerinden bir kaç damla yaş gelirken yavrunun sana " Niye ağlıyorsun?" dercesine bakışına usulca kafa sallamak ve gözyaşlarını silmektir.
Gelecek korkusu taşıyan evladını rahatlatmak için uzun sohbetler yapmak, yürüyüşlere çıkmak, onun mutluluğunu canıgönülden istemektir. Aslında onun korkmamasını istemektir. Ayakları üzerine bassın dualarına avuç açabilmektir.
İnsan olmanın verdiği en has duygu merhamettir. İnsanlara, hayvanlara, kısaca tüm canlılara duyulan merhamet. Yaz aylarında kapı önlerine koyulan bir kap su gibi. Sokakta aç açına dolanan bir çocuk görünce önündekini de yiyememek gibi. Kimseye belli etmeden birilerini doyurmak amaçlarını gerçekleştirmelerine yardım etmek gibi..
Bunun karşılığı salt teşekkür ya da bir gülen yüz görmektir. En güzel bedelidir merhametli olmanın.
İnsan olmak kolay iş değildir öyle.. Çok çaba gerektirir. İnsan olmak sevmeyi biliyorum demek değil, öğrenmeye her daim hazır olmaktır. Değişen nesillere, teknolojiye, adetlere rağmen geleneği göreneği, aileden aldıklarını korumaktır. Bunun adı sadakattir. İnsan olmak sadakatli olmaktır.
Ve insan olmak unutmamaktır..
Öleni unutmamaktır, seveni unutmamaktır, sana yapılan güzellikleri, iyilikleri unutmamaktır ama üzenleri de unutmamaktır, kin duymadan, nefret etmeden, hayatından patır patır dökerek iyilerle, doğrularla sana verilen ömür süresince en güzel sevgiyle yaşamayı bilmektir.
İnsan olmak önce kendini ve aileni sevmeyi bilmektir. Önce bilmek gerekir tüm bunları, bilmekten sonra farkındalık edinmek, sonra birazını denemek, bazılarında başarısız olmak.
Ama insan olmanın verdiği en önemli özelliğinden vazgeçmemek ve denemeye devam etmek, umut etmek..
Çünkü yaşadığın sürece umut vardır.
Çünkü sen istersen herşeyi başarabilirsin!
2015 güle güle, 2016 HOŞGELDİN.
Mutlu Seneler;
En sevdiklerinizle..
31 Aralık 2015 Perşembe
30 Aralık 2015 Çarşamba
Yokluk..
Varlığın çokluğundan da çıkarmış.
Kalbime rahat mı battı?
Sen mi?
Bilmiyorum..
Çıkartmak acıtıyor.
Orda bırakmak daha fazla..
Acım büyük mü?
Boyumdan büyük mü, kalbimden?
Peki aşkımdan?
Hangisi daha doğru bilmiyorum..
Israrla seni sevmek için yüreğimin hücrelerinde kelepçelediğim hayallerim mi?
Bir vazgeçiş umuduyla sebat adı altında,
Çaresizce sığınmak mı hislerime?.
Varlığın çokluğundan da çıkarmış.
Kalbime rahat mı battı?
Sen mi?
Bilmiyorum..
Çıkartmak acıtıyor.
Orda bırakmak daha fazla..
Acım büyük mü?
Boyumdan büyük mü, kalbimden?
Peki aşkımdan?
Hangisi daha doğru bilmiyorum..
Israrla seni sevmek için yüreğimin hücrelerinde kelepçelediğim hayallerim mi?
Bir vazgeçiş umuduyla sebat adı altında,
Çaresizce sığınmak mı hislerime?.
Soğuk havanın etkisi, ve beklenen karın gelmesi..
Tarih 30 Aralık;
Şimdi olmuyor diye üzüldüklerine, ileride ya olsaydı diyebilme ihtimalini de düşünmek lazım. Sonuçta zevklerimiz günden güne mutasyona uğruyor.
Sırf bu yüzden biraz da kaderci oldum sanırım. Kendimi yırtıp elde edemediklerim bana hep yeni ve daha iyi bir kapı açtı. Düşün bak eminim seninde öyledir.
Bu yüzden ya o güzel dilek haklarını kendi kişisel ihtiyaçların için kullan. :)
Ya da emin olmadan asla bir şey dileme.
Evrenin sağı solu belli olmaz arkadaşım.
Sen sen ol, ne dilediğine dikkat et.
Mesela benim en sevdiğim dileğim "sensin".
Kirli günlere, bembeyaz örtü..
Gelsin kardan "adam"lar.
Tarih 30 Aralık;
Şimdi olmuyor diye üzüldüklerine, ileride ya olsaydı diyebilme ihtimalini de düşünmek lazım. Sonuçta zevklerimiz günden güne mutasyona uğruyor.
Sırf bu yüzden biraz da kaderci oldum sanırım. Kendimi yırtıp elde edemediklerim bana hep yeni ve daha iyi bir kapı açtı. Düşün bak eminim seninde öyledir.
Bu yüzden ya o güzel dilek haklarını kendi kişisel ihtiyaçların için kullan. :)
Ya da emin olmadan asla bir şey dileme.
Evrenin sağı solu belli olmaz arkadaşım.
Sen sen ol, ne dilediğine dikkat et.
Mesela benim en sevdiğim dileğim "sensin".
Kirli günlere, bembeyaz örtü..
Gelsin kardan "adam"lar.
27 Aralık 2015 Pazar
Ve birilerinin mutlu olduğunu izlemek, bundan tatmin olmak, her gecenin sonunda yalnız kalanın sen olması.
Birileri hep mutsuz birileri ise hep minnetkar.
Hangi taraftasın?
Sence hayat siyah ve beyaz mı?
Ortadaki milyonlarca tonu hic mi ettin son sevgilinden sonra ya da gördüğün son ölümden?
Ölüm görünce bir daha eskisi gibi olamadın değil mi?
O da bir başka işte.
Çok başka..
Sanki gömdüğün kaybettiğin kişi değil, sanki her gömü, senden de büyük bir paçayla giriyor toprak altına.
Birileri hep mutsuz birileri ise hep minnetkar.
Hangi taraftasın?
Sence hayat siyah ve beyaz mı?
Ortadaki milyonlarca tonu hic mi ettin son sevgilinden sonra ya da gördüğün son ölümden?
Ölüm görünce bir daha eskisi gibi olamadın değil mi?
O da bir başka işte.
Çok başka..
Sanki gömdüğün kaybettiğin kişi değil, sanki her gömü, senden de büyük bir paçayla giriyor toprak altına.
Diken üstünde yaşıyorum.
Beni bu ruh halinden alıkoyan tek güçlü duygunun aşk olduğunu fark ediyorum ve sonra seni tanıyorum.
Seni tanımaya çalışıyorum.
Çünkü buna ihtiyacım var.
O bildik mayhoş his yüreğime girince nasıl da akışına bıraktığımı fark ediyorum. Rahatlıyorum.
Dikenlerden kurtuluyorum.
Seni bencilce, sadece bana hissettirdiklerin için sevdiğimi farkediyorum.
Huzura olan yolculuğumdaki bir araç.
Sen öylece bir gün geldiğin gibi aniden hayatımdan çıkıyorsun.
Belki seni yazmamı istediğinden..
Ben eski yerime geri dönüyorum.
Bu arada yaşadığım ucundan aşka şükür mü etsem?
Yok oluşunla döndüğüm hüsrana küfür mü?
Bilemiyorum.
Beni bu ruh halinden alıkoyan tek güçlü duygunun aşk olduğunu fark ediyorum ve sonra seni tanıyorum.
Seni tanımaya çalışıyorum.
Çünkü buna ihtiyacım var.
O bildik mayhoş his yüreğime girince nasıl da akışına bıraktığımı fark ediyorum. Rahatlıyorum.
Dikenlerden kurtuluyorum.
Seni bencilce, sadece bana hissettirdiklerin için sevdiğimi farkediyorum.
Huzura olan yolculuğumdaki bir araç.
Sen öylece bir gün geldiğin gibi aniden hayatımdan çıkıyorsun.
Belki seni yazmamı istediğinden..
Ben eski yerime geri dönüyorum.
Bu arada yaşadığım ucundan aşka şükür mü etsem?
Yok oluşunla döndüğüm hüsrana küfür mü?
Bilemiyorum.
25 Aralık 2015 Cuma
Ben çocukluğumdan epey özlem biriktirdim.
Sokak aralarında taso kapıştırmak mesela, yerden yüksek oynamak, ip atlamak, saklambaç oynamak,adına bir türlü karar veremediğimiz; ortada sıçan :D yada diğer bir deyişle yakantop, şu yarısı çikolata olan bisküvileri de özledim şimdilerde, yerine Nutella'ya çubuk kraker bandırmak stratejisi geliştirdim.
Sonra her sabah bir çizgi film kuşağı...
Bugs Bunny, Tom ve Jerry, Jetgiller, Şirinler, Scooby Doo, buda bizim küçük sırrımız olsun, hala rastladığımda izlerim:)
90'lı yıllarda çocuk olmak başımıza gelen en iyi şeydi bence.
Sonra bir anda teknoloji çıldırdı, sevgiyle oynanan oyunlar sanallaştı, ah bu internet nesli diyen koca koca amcalardan ve teyzelerden olmak da istemem tabi.
Fakat çocukluğunu mahalle arkadaşlarınla çamura bulanarak, kahkalar eşliğinde yaşamak çok başkaydı..
Eh hala da özlerim doğrudur.
Gerçek arkadaşlıklar ve emekle harmanlanan sevgiler o dönemde yetismenin bizlere kattığı birer hediye olsa gerek.
Sokak aralarında taso kapıştırmak mesela, yerden yüksek oynamak, ip atlamak, saklambaç oynamak,adına bir türlü karar veremediğimiz; ortada sıçan :D yada diğer bir deyişle yakantop, şu yarısı çikolata olan bisküvileri de özledim şimdilerde, yerine Nutella'ya çubuk kraker bandırmak stratejisi geliştirdim.
Sonra her sabah bir çizgi film kuşağı...
Bugs Bunny, Tom ve Jerry, Jetgiller, Şirinler, Scooby Doo, buda bizim küçük sırrımız olsun, hala rastladığımda izlerim:)
90'lı yıllarda çocuk olmak başımıza gelen en iyi şeydi bence.
Sonra bir anda teknoloji çıldırdı, sevgiyle oynanan oyunlar sanallaştı, ah bu internet nesli diyen koca koca amcalardan ve teyzelerden olmak da istemem tabi.
Fakat çocukluğunu mahalle arkadaşlarınla çamura bulanarak, kahkalar eşliğinde yaşamak çok başkaydı..
Eh hala da özlerim doğrudur.
Gerçek arkadaşlıklar ve emekle harmanlanan sevgiler o dönemde yetismenin bizlere kattığı birer hediye olsa gerek.
21 Aralık 2015 Pazartesi
Saçıma dokunma" diyorsun masal saçan bir sesle
Ekmek gibi dilimlediğimiz yatak sarılmış bize,
Bırakmak istemiyor
Kasıklarını öperken "saçıma dokunma" diyorsun
Dilimde gezdirirken seni,
"saçıma dokunma, n'olur"
Kapısı açılan bahçene girerken bir daha, bir daha
anılar dökülüyor göksarmaşıktan
İkimiz de biliyoruz
Bir çözsem saçlarını
Bir daha söz etmeyeceğiz ayrılıktan
Saatlerin saçları olsaydı sevgilim
Bu kadar hızlı geçip gider miydi zaman
Ah sevgilim ne diyecektim ben sana
Aç pencereyi ve dışarıya bak
Son gecemizde kar altında kuğular ...
Akgün Akova
Son şiirimiz olsun,takipçilerimize..
Sendorumsuz Pazartesiler.
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
-baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
ve ben artık
biliyorum:
toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
kadın sustu.
sarildilar
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrildilar...
Nazım Hikmet Ran
Vatan Haini
'' Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet.
Nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. ''
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında amiral vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
" Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. "
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Nazım Hikmet Ran
41 kere maşallah yazımız olsun.
Rahmetle anıyorum kendisini.
41 kere maşallah yazımız olsun.
Rahmetle anıyorum kendisini.
19 Aralık 2015 Cumartesi
18 Aralık 2015 Cuma
Ve gece, gündüz olmuştu.
Dünya telaşına karışma vakti.
Kemeri, kravatı, saçını başını sıkma vakti. Modern zaman köleliği..
Bir bilsen ne kadar yorgun düşüyorum..
İnsan karnını doyurmaktan geçiyor, bir hırs deryası..
Şairin dediği ''kurtlar sofrası''.
Kim daha çok nasıl kazanırım derdinde, karınlar şiş,akıllar nefsin kölesi.
İnsanların tek derdi milyonlarca evin olduğu bu dünyada ''bir evim olur mu acaba''.
Tek zeka örneğinin daha çok kazanan olduğu bir nesil.
Öyle bir zaman ki zincirler ahir zamandan kopuyor sanki kiyamete.
Müslüman dünyası kanıyor sessiz çığlıklarla..
Gözler kör, diller lal olmuş bu vahşeti figana..
Hepimiz elimden gelse diyoruz.
Diyoruz ya elimizden gelsin diye ne yapıyoruz, orası muamma.
Bir çocuğun şekeri toprağa düştü diye ağlaması gerekirken,ölen anne babasına, minicik vücudundan kopan koluna veya bacağına ağlıyor.
Bir anne çocuğunu sokakta oyuna daldı diye merak etmesi gerekirken, kurşunlar yavrumu da vurur mu ki diye düşünüyor.
Bir baba ki çouğunun ölüsünü kucağına almak zorunda kalıyor.
Ne fragman, ne senaryo;
Hepsi acı gerçek.
İnsanın en çirkin yüzü, müslümanlığın hazin sesi..
13 Aralık 2015 Pazar
Harika bir işkence metodu anılar,
Muazzam ağzına sıçma yetileri var.En beteri olan parfüm kokusu benim favorim.
Acayip güzel acı veriyor.
İllaki peşini bırakmıyorsan, parfümü al arada kokla, hatta yastığına falan sık.
Off hayat bok gibi geçecek emin ol.
Tam senlik.
İntikam..
Kendime verdiğim en büyük zarar, sana gösterdiğim en gereksiz değer..
Ve vazgeçememekte ısrar ettiğim anılarımız,
Kendime yaptığım en büyük ihanet..
Sana gösterdiğim en lüzumsuz minnet..
Mesela aşk beni sıyırıp geçiyor genelde, hani yine acıtıyor da, ıska sonuçta.
Kaçıyoruz bir şeylerden hep.
Genelde duygularımızdan..
İncinmekten korkuyoruz..
Karşımıza ne tür bir caninin çıkacağını kestiremiyoruz ne de olsa.
Buna rağmen aşkı da özlüyoruz içten içe.
Bu ikilem yakıyor, kül ediyor bizi..
Kaçıyoruz..
Dönüyoruz..
Sonra tekrar kaçıyoruz..
Ne aşkla, ne aşksız yapabiliyoruz.
Hani en az bir kere yaşamış ve doğru yolu seçmiş olmalısın birini yadırgayabilme lüksün olması için,
Çünkü ne yaşadığını ya da hissettiğini bilmediğin bir insanı seçimleri için yargılayamazsın..
Bu tadını bilmediğin bir yemekten nefret ettiğini idda etmene benzer,
Belki yesen çok seviceksindir..
Belki de gerçekden nefret ediceksindir.
Aşkı da tadına bakmadan ''tuz'' attığımız yemek gibi ön yargılı yaşıyoruz.
Tuzun fazlası da kör ediyor, aşkın yargısız infazın da..
12 Aralık 2015 Cumartesi
10 Aralık 2015 Perşembe
Çabuk aşık olurum sanıp;
Bazı adamları sevmek için çabaladım diyebilirim.
Bazıları gercekden samimiydi.
Bazıları gercekden ağzı açık ayran budalası..
Ve hiç biri senin yakınından geçmiyordu.
Senin gibi ... Sevemiyordu.
Basit bir cümleyi senin guzel dudaklarından duyduğumdaki gibi tatmin etmiyordu hiçbiri.
Ben gerçekten çabuk aşık olurdum seninleyken.
Dizideki adama, en sevdiğim şarkıcıya,
Çok yakışıklı komsuma..
Sen gittin..
Ve ben bu yeteneğimi kaybettim.
Adım şıpsevdiye çıkmıştı ve ben kimseyi sevmemiştim.
Kocaman bir parçamın seninle gittiğini görüyorum.
Çocukluğumun..
Heycanımın.
Şimdi bazı adamlar tanıyorum..
İşim gerçeği,ilgimi çekenler de oluyor.
Sonra birden bir taraf diğerini gerçekten tanımak istemediği fark ediyor.
Genelde bu taraf adamlar oluyor.
Derinlerde seni öyle bir saklıyorum ki;
Tanırlarsa..Sevebilme potansiyelimden korkacaklarını görüyorlar belki..
Ve inanır mısın?
Hiç üzülmüyorum..
Nasıl hakiki mahvolmuşsam sende..
Artık gidene üzülemiyor, geleni sevemiyorum.
Bazı adamları sevmek için çabaladım diyebilirim.
Bazıları gercekden samimiydi.
Bazıları gercekden ağzı açık ayran budalası..
Ve hiç biri senin yakınından geçmiyordu.
Senin gibi ... Sevemiyordu.
Basit bir cümleyi senin guzel dudaklarından duyduğumdaki gibi tatmin etmiyordu hiçbiri.
Ben gerçekten çabuk aşık olurdum seninleyken.
Dizideki adama, en sevdiğim şarkıcıya,
Çok yakışıklı komsuma..
Sen gittin..
Ve ben bu yeteneğimi kaybettim.
Adım şıpsevdiye çıkmıştı ve ben kimseyi sevmemiştim.
Kocaman bir parçamın seninle gittiğini görüyorum.
Çocukluğumun..
Heycanımın.
Şimdi bazı adamlar tanıyorum..
İşim gerçeği,ilgimi çekenler de oluyor.
Sonra birden bir taraf diğerini gerçekten tanımak istemediği fark ediyor.
Genelde bu taraf adamlar oluyor.
Derinlerde seni öyle bir saklıyorum ki;
Tanırlarsa..Sevebilme potansiyelimden korkacaklarını görüyorlar belki..
Ve inanır mısın?
Hiç üzülmüyorum..
Nasıl hakiki mahvolmuşsam sende..
Artık gidene üzülemiyor, geleni sevemiyorum.
Bu sabah gerçekden de onsuz uyandım.Rüzgar sana doğru esiyordu pencerenden ve sen gerçekten üşüyordun.
Yorganın içine sindin iyice, onu yanı başında hayal ettim.
Gözlerini kapamak bu işi daha kolay hale getiriyordu ve kapadın..
Orası öyle özel ve senin kontrolündeydi ki, rüzgâr artık seni rahatsız etmiyor,aksine sanki ısınıyordun.
Gözlerini eninde sonunda açacaktın, açtın..
Yoktu.
Ama güzel bir sabah olmuştu senin için.
Bir sonrakini görmeye bir bahane..
Lütfen gel..
Yorganın içine sindin iyice, onu yanı başında hayal ettim.
Gözlerini kapamak bu işi daha kolay hale getiriyordu ve kapadın..
Orası öyle özel ve senin kontrolündeydi ki, rüzgâr artık seni rahatsız etmiyor,aksine sanki ısınıyordun.
Gözlerini eninde sonunda açacaktın, açtın..
Yoktu.
Ama güzel bir sabah olmuştu senin için.
Bir sonrakini görmeye bir bahane..
Lütfen gel..
9 Aralık 2015 Çarşamba
"Tarih tekerrürden mi ibaret yoksa tevekkülden mi?"
Kader miydi bizi bir araya getiren ve sonra insafsızca ağzımıza sıçan?
Tesadüf var mı? gerçekten ben pek inanmam da..
Sen de benim kadar razı mısın?
Her gün belki diye ettiğim dualar..
Geçmişi geleceğim yapma çabası işte her zamanki gibi..
Çünkü eksik verilmiş bana unutma yeteneği.
Kapatıp devam etme özürlüyüm
Amam belki de sen özürlüyüm.
Bakma başımın ağrıdığına, midemin yandığına.
Ya da sosyal olamayacak kadar yorgun oluşuma.
Hepsi sensizlikten, bırak gelmeyi bir ses versen;
Yaşamaya enerji bulacağım aslında.
Kader miydi bizi bir araya getiren ve sonra insafsızca ağzımıza sıçan?
Tesadüf var mı? gerçekten ben pek inanmam da..
Sen de benim kadar razı mısın?
Her gün belki diye ettiğim dualar..
Geçmişi geleceğim yapma çabası işte her zamanki gibi..
Çünkü eksik verilmiş bana unutma yeteneği.
Kapatıp devam etme özürlüyüm
Amam belki de sen özürlüyüm.
Bakma başımın ağrıdığına, midemin yandığına.
Ya da sosyal olamayacak kadar yorgun oluşuma.
Hepsi sensizlikten, bırak gelmeyi bir ses versen;
Yaşamaya enerji bulacağım aslında.
Her anını yaşadığın adam gider..
Sevdiğin her şeyi bilen, nelere kızacağını,nelerden nefret ettiğini..
Tüm takıntılıarını bilen,zar zor kendini açtığın adam,kendininki yerine onun derdine yandığın..Uzun uzun bekleyip sonunda çırılçıplak kalmayı başarabildiğin..
Elin kolun olan adam,bok içindeki hayatında doğru ve yüzünü güldüren tek şey,hatta nerdeyse yaşama sebebin..
Eksikliğin sebebi alışkanlık derler, kısmen doğru. Çoğunlukla yanlış.
Yeni bir hayata alışınca yokluğu daha az koyar belki ama anıların, özlemin hala yerindedir.
Çoğunlukla ona benzeyen adamlar bulursun kendine, bazısının elleri benzer, bazısının bakımlı tırnakları, bazısının ses tonu..
Hep bir şeyler bulursun işte sana onu hatırlatacak.
Yeni alışkanlığın da bu olmuştur.
Yeni bir "o" yaratmak için hiç olmayacak yerlerden..
Sevdiğin her şeyi bilen, nelere kızacağını,nelerden nefret ettiğini..
Tüm takıntılıarını bilen,zar zor kendini açtığın adam,kendininki yerine onun derdine yandığın..Uzun uzun bekleyip sonunda çırılçıplak kalmayı başarabildiğin..
Elin kolun olan adam,bok içindeki hayatında doğru ve yüzünü güldüren tek şey,hatta nerdeyse yaşama sebebin..
Eksikliğin sebebi alışkanlık derler, kısmen doğru. Çoğunlukla yanlış.
Yeni bir hayata alışınca yokluğu daha az koyar belki ama anıların, özlemin hala yerindedir.
Çoğunlukla ona benzeyen adamlar bulursun kendine, bazısının elleri benzer, bazısının bakımlı tırnakları, bazısının ses tonu..
Hep bir şeyler bulursun işte sana onu hatırlatacak.
Yeni alışkanlığın da bu olmuştur.
Yeni bir "o" yaratmak için hiç olmayacak yerlerden..
8 Aralık 2015 Salı
Haydi şimdi her şeyi bırak ve beninle gel...
Çok da zor olmamalı vazgeçmek.
Tüm bu kölesi olduklarından..
Özgürlüğünün ipleri eline alma fırsatı sunuyorum sana.
Seni esaretinden, kendinden kurtarıyorum bak.
Şimdi hiç düşünmeden hatta yanına bir parça dahi eşya almadan, hayır telefon ve bilgisayarın da olmamalı.
Gidelim buralardan...
Yeni ve bağımsız bir hayat sürelim tüm tutulduklarımızdan...
Nefes almayı hatırlayalım.
Gelir misin?
Bana seni sevme sebebimi hatırlat şimdi.
"Geldik gidiyoruz" dedirten günler yaşıyoruz.
Buralar bize sadece kendimizi unutturuyor..
Seni ilk gördüğümde hatırlamıştım nefes almayı.
Şimdi bana bunu hak ettiğini göster ve kurtul tüm yüklerinden.
Bana gel.
Gidelim buralardan...
Biz bilinmislik delisiyizdir.
Bilinmeyeni bilmekten öylesine korkarız ki, tavsiyelere açlığımız, önden gidemeyişlerimiz bundandır.
Ve tabii yine bundandır ki emeği gördüğü rağbetle ölçeriz, ona rağbet edenlerin ne budalası olduğunu bilmeden..
Özgürlüğümüz başkalarının tecrübeleri ve nasihatleri arasında kaybolur gider.
Başkasının başladığı yerde değil, daha önce geçip önünü açtığı yoldadır aradığımız özgürlük..
Ya peşi sıra gider gölge gibi sineriz birilerinin bir yerlerine;
Ya da o bilinmeyen bizim yeni yolumuzda ışığımız olur, özgürlüğün farkına varırız.
"Beni aramaya, kendini kaybettiğin yerden başla.."
Bilinmeyeni bilmekten öylesine korkarız ki, tavsiyelere açlığımız, önden gidemeyişlerimiz bundandır.
Ve tabii yine bundandır ki emeği gördüğü rağbetle ölçeriz, ona rağbet edenlerin ne budalası olduğunu bilmeden..
Özgürlüğümüz başkalarının tecrübeleri ve nasihatleri arasında kaybolur gider.
Başkasının başladığı yerde değil, daha önce geçip önünü açtığı yoldadır aradığımız özgürlük..
Ya peşi sıra gider gölge gibi sineriz birilerinin bir yerlerine;
Ya da o bilinmeyen bizim yeni yolumuzda ışığımız olur, özgürlüğün farkına varırız.
"Beni aramaya, kendini kaybettiğin yerden başla.."
Bazen karanligi hissederiz, bazen karanligi isteriz..
Her türlü asık surat ifadelerimize alışmış ve hala bizi bir çeşit sınavı gibi goren anlayışlı kimseler tarafından sevilmeye devam ederiz.Ve çoğu zaman keşke "onun" kadar geniş bir yüreğim olsaydi deriz.
Kendimizden başkasını düşünmediğimiz zamanlar olur, içimizden bencillik deriz buna hani,bazen sadece karanlıktan kurtukmak icin çırpındığımız anların bütünüdür.
"Keşke benim nasıl bir mücadele içinde olduğumu bilmeden çarpıcı yaftalar yapıştırmasan bana."
Her türlü asık surat ifadelerimize alışmış ve hala bizi bir çeşit sınavı gibi goren anlayışlı kimseler tarafından sevilmeye devam ederiz.Ve çoğu zaman keşke "onun" kadar geniş bir yüreğim olsaydi deriz.
Kendimizden başkasını düşünmediğimiz zamanlar olur, içimizden bencillik deriz buna hani,bazen sadece karanlıktan kurtukmak icin çırpındığımız anların bütünüdür.
"Keşke benim nasıl bir mücadele içinde olduğumu bilmeden çarpıcı yaftalar yapıştırmasan bana."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)