27 Mayıs 2019 Pazartesi

Sen benim imkansızlığımsın..
Biz seninle sağ ve sol göz gibiyiz yan yana olacak kadar yakın birbirini göremeyecek kadar uzak...
Nefes alış verişlerimde düşlediğim bir adam var. Varlığına tutunduğum ve her kendime geldigimde yokluğunda kaybolduğum...
Sen benim en zor sınavımsın,
Duygularımın aklıma hükmettiği, beni benden alıp uzaklara götüren gerçekliğim.
Hani kim ne derse desin ciddiye almayan bir ben var bu hayatta birde iki kelimenle darmadağın olan..
Senin sözünün hükmettiği her yerde benim varlığım sadece bir hiç...
Özledim , özlemeyi öğrendim seninle...
Sinir krizlerine girercesine , ha geldi ha gelecek diye beklerken gelişinle yüzüme konan o tebessümü hiçbir şeye değişmemeyi..


24 Mayıs 2019 Cuma

Bağımlılık dediğin şey aşktan yorucu olan,
İnsana sevmeyi unutturan ve bencilliğe sürükleyen bir histen ibaret.
Çünkü bağımlılık denen hapishaneden çıkış yolunu bulduğumuz an geri dönüp bakma gereği hissetmiyoruz.
Arkamızda bizi bekleyen ya da o güne kadar tıpkı bizim gibi aynı hissin kurbanı olmuş kişilerin bunu nasıl atlatacağını düşünmüyoruz.
Severken de benciliz..
Giderken de..
Hep benciliz hissettiğimiz her şeyde..

23 Mayıs 2019 Perşembe

Dogru insanı beklerken çürüyoruz.
Çünkü doğrularımızı karşımızdakinin doğruları yapmak için kendimizi heba ediyoruz.
Her bir "bununla olmayacak" ta kurban ediyoruz gelecek hayallerimizi.
Olduğu gibi kabullenmek ne kadar uzak bize..
Olduğu gibi sevmek.
Sevmek ne kadar uzak bize aslında..
Kendinden çok değil de, ona biraz yakın işte
Çeyrek kala diyelim.
Sahi anlamını  hatırlayan var mı?

9 Mayıs 2019 Perşembe

Ufak aydınlanma vakaları/anları yaşıyorum ara sıra.
Genelde acı verici oluyor ani şok edici bir korku ve ardından öldürücü bir kaybetme korkusu.
Donuk bir denize girip titreyerek kendine gelmeye çalışmak gibi...
Sonunda kendime duyduğum  son saygı ve güven parçacıklarını da kaybedişim ve eserikli hallerime yenik düşüp çırpınmaya başladığım dakikalar.
Ruh halimi tarif etmek güneşe dimdik öyle inat edercesine bakmak gibi rahatsız ediyor.
Başıma gelen musibetlerin arasında seçim yaparken buluyorum kendimi...
''İlla da bir şey olacaksa şu olsun''
Tamamen iyi durumda olmak, muazzam bahanelerle örtülmüş bir imkansızlıktan bana el sallıyor besbelli.
Bu rahatsızlık öyle batıyor ki...
Konuşma yetimi kaybedeceğimi sanıyorum, anlatmak benim için anlamını yitiriyor.
Yazma isteğim artıyor, sesimi ise elime verilmiş ve sakın kaybetme ha denilmiş bir antika gibi derinlere bir yerlere saklama gereği duyuyorum.
Kelimelerim arttıkça sesim kısılıyor.