17 Ocak 2017 Salı


Yarım bıraktığım yerden  devam;
Bu kadar kolay bir şey değil, yani uçağa binmek, asansöre binmek, kapalı yerlerde bulunmak, yani en azından fobisi olanlar için dünyadaki en stres verici eylem. İnsan istiyor ki ayakları yere bassın, havada asılı kalmasın. Gerçi insan korkmamak da istiyor. Ama bazen o kadar kolay olmuyor. Binlerce senaryonun arasından en kara olanları kurma yeteneği biz karamsar insanlara verilen bir çeşit lanet olsa gerek. Yani sadece o binlerce senaryo arasında birini seçsek bile. Oscar adaylığına yürümüşüz gibi geliyor. Bak bir kez dene, kurduğun o karamsar senaryoyu yaz bir deftere. Sonra oku, film çekilmez mi?
Kendini aşağılamana ya da korktuğun için öfkelenmene gerek yok. Çünkü sen korkmak için mutlaka geçerli bir sebep bulmuşsundur. Çünkü insanız biz, tüm sıkıntılar, tüm duygular, tüm ifadeler bizim için, bize özgü...
Korkmak da bunlara dahil. Böcekden, köpekden, köpekbalığından, denizden, asansörden, uçaktan, sevmekden..
En çok da mutlulukdan korkmaktan..
Bazen olaylar bizi direnemeyeceğimiz noktalara sürükler. Bazen o noktalarda çok da direnmemek gerek. Sanki o deneyimlememiz gereken bir maceradır. Bazen mecbur kalarak binilen bir uçak ya da merdivenle çıkılmayan bir kata asansöre binerek çıkmak zorunda kalmak gibi.
Kabule eren tüm korkular yitip gider.
Lütfen kendine korkularında hak ver. Evet korkabilirim "tabi ki" korkabilirim de. Bir kere dene. Bu seni öyle güzelliklere ve cesarete götürecek ki hayret edeceksin..
Korku bizlere özgü, hayatın espri anlayışı bol acılı Adana dürüm gibi? Yoksa Urfa mıydı o? Hep karıştırırım.
Acıyı yer, çıkarırken zorlanırız ama mide ve bağırsaklarımız da hatırı sayılır derecede temizlenir.
Doğru mu?
Evet...
"Tabiki".
Yazımıza burda son verirken benim için çizilmiş bir resim paylaşıcam;
Gözlerim pörtlek,
Kaşlarım keman,
Dudaklarım silikon,
Saçlarım peruk..
Onemli olan niyet. :D
Teşekkür ederim "Meryem Ş."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder