28 Mayıs 2018 Pazartesi

Burnumun direğini sızlatan bir özlem !
damla damla düşen yağmur tanecikleri,
sokakta ıslanmamak için direnen insan kümecikleri,
kimi bir saçak altında,
kimi şemsiyesine sığınmış.
pencere pervazına konan minik serçeler
ıslanmayı sevmeyen kediler
onların ardından koşturan köpekler
hepsi yan yana geliyor,
ben !
ben sana gelemiyorum.

El ele yürüyen iki sevgili !
bir şeyler paylaşamıyorlar belli
birinin ak dediğine, diğeri kara diyor
tatlı sert atışmalar aşkın tuzu biberi
sıkıca tutuyorlar birbirlerinin elini
boncuk boncuk gözlerde kocaman sevgi
uzanıp kız hafifçe öpüyor sevdiğini
onlar göz göze geliyor
ben !
ben sana gelemiyorum.

Tepeden tırnağa ıslanmışım
elimde tabaka, bir parça sigara kağıdı,
bir tütün sarma telaşı
bulutların arasından gösteriyor güneş
sıcak, yürek ısıtan cemâlini
bulutlar dağılıyor usul usul
yaz geliyor şehre
ben !
ben sana gelemiyorum.

Akrep yelkovan koşuşturmacası
ilerleyen saatin tiktakları
kulak tırmalayan sesler karmaşası
radyoda çalan bir şarkı;
aşıktan maşuğa gelsin diyor spiker,
şarkı sana geliyor
ben !
ben sana gelemiyorum.



16 Mayıs 2018 Çarşamba

Bahar gelmiş şehre,
bütün renkler yerli yerinde;
kırmızılar asil,
morlar cilveli,
sarılar hünerli,
pembeler göz kamaştırıcı,
mavi desen bildiğin gibi,
şimdi hepsi boş, anlamsız hepsi,
hepimizin eksiği,
gözlerinin yeşili !
anlamını yitiriyor bahar
ne yaza çıkabiliyorum
ne kışa dönebiliyorum.
siyah bulutlar kaplıyor
bütün renklerimi...
Bir tutam yalnızlık,
ben sensiz, sen bensiz
sevdamız kimsesiz...
sensiz başlayan güne
edilen ağız dolusu küfürler...
iki ileri bir geri atılan adımlar,
tek tek sayılan kaldırım taşları
rengi soluk bir şehir
ve,
ve geçip gitmek bilmeyen saniyeler !
garip melankolik hallerde
arabeskin en dibinde bir yerlerdeyim.
şimdi basit bir duygu adı değil özlem,
bedenden bir organ misali
yakıp duruyor genzimi...